Zorla güzellik olur mu?

Zorla güzellik olur mu?

Hayır, zorla güzellik olmaz. Güzellik yani aşk,ilgilenmekle, kendini yakın hissetmekle, sevgiyle, şefkatle de olmaz. Hatta yakınlaşmaya çalışmak yerine mümkün mertebe uzak ve ulaşılmaz olmak gerekir, tecrübelerimiz ve kültür mirasımıza göre (Kaçan kovalanır). Ama öyle züppe, öyle sövülesi bir şeydir ki aşk; ilgisizliğin, umarsızlığın, kabalığın, sevgisizliğin içinden çıkar, filiz verir. Resmen hastalıklı, bozuk canlılarız yahu. Komple hatalı üretimiz. Bizi hiç takmayanı, acı çektireni istediğimiz sürece de bu saçmalık devam edecek. Hâlbuki kendimizi iyileştirmekten de aciziz. Böylesine başıboş, ne idüğü belirsiz bir duygu olan bu hissiyatlar bütününün insanın hayatında dönem dönem önemli yerler edinmesi, kritik kararlara sebebiyet vermesi de ayrı bir sövülecek husus. Resmen kör bir iradeye dayanan bu onursuz duygu yeteri kadar yüceltildi; artık lanetlenmeli!

Hayır işte, yapma. Kendini ona sevdirmek için bir sürü şey yapıyorsun (saçmalığa kadar yolu var ve sınırı yok) ya da ne yapacağını bilemiyor, kara kara düşünüyorsun. Hâlbuki elinden geliyorsa, yapabiliyorsan derhal kaç, uzaklaş. Ya da hodri meydan diyerek aranızdan birinin yenileceği bir düelloya çık cesaret edip. Tetiği ilk çeken hanginiz olursa olsun, değişen bir şey olmayacak. İstediğin, hayalini kurduğun şeyleri yaşamayacaksınız birlikte. Savunma mekanizman (unutma, kedi-ciğer-mundar durumu, yerine başka bir nesne koyma, vb) devreye girinceye kadar idare etmeye, oyalanmaya çalış. Tabii sağlam bir yanın kaldıysa.

Yani en nihayetinde onun umurunda olmadığını hissediyorsan, sana öyle de davranıyorsa öyledir. Öküz altında buzağı aramamak lazım. Ama yok, biz bir dönemin o hastalıklı, anormal aşklar yaşanan filmleriyle büyüdük. Adam kadına “Hayır, seni sevmiyorum, hiç de sevmedim zaten..” dediğinde durum tam tersiydi aslında. Yuhh artık. Böyle salak şey olur mu be! Ama hala oturur o filmleri ağlaya sızlaya izlerim, ayrı. Artık nasıl işlemişse bilinçaltıma, bünye o acıyı, o gereksiz dramı zaman zaman arzular hale gelmiş..

Yine de tamamen karşı tarafa sövmemekte yarar var. En nihayetinde o seni sevemedi, bahsettik hani, aşk nasıl işlediği belli olmayan, kör bir iradenin ürünüydü. O bir şekilde âşık olamadı sana, n’apsın? Ama yo, sen ondan bir zamanlar bir karşılık aldığına eminsin. Peki algıladığın şey gerçek miydi, bilmiyorsun. Karşı tarafa sorsan da senin için ne derece güven veriyor şu saatten sonra? Hem sonuç olarak ne var elimizde şimdi? Hiç! E daha ne kurcalıyorsun? Yok işte, olmayacak.

Enteresan şey gerçekten. Baktığında manası yok ama sanki bir şeyler gizli bu halin içinde. Ya da sen öyle görmeyi tercih ediyorsun. Ve sitem edeceğin, mantığını sorgulayacağın birilerini ya da bir şeyleri arıyorsun. Bu halde, karşına hiç çıkmayacak muhatabını bekliyorsun. Aslında daha çok bilinçsiz, ne yaptığını bilmeyen, düşünemeyen, ancak homurtular çıkaran kör ve iri cüsseli hantal bir hayvanı karşına almış, “Kurtar beni, ne olur bir yol göster” diyor gibisin. Dostum, bu gerçekten seyretmeye değer bir senaryo ama burada film izleyeceğiz diye de birilerinin ağzına sıçacak değiliz! Bu lüks ancak Tanrı’ya mahsus.

0 yorum:

Yorum Gönder